Boş zamanlarımda biraz salağım

Eskiden salak bir insan evladıydım. Nerede olmayacak bir iş var, ben oradaydım. Bir ara toparlar gibi oldum. Dünya klasiklerini okumaya başladım. Sanatsal değeri olan işler yapmaya çabaladım. Tolstoy, Dostoyevski falan okudum. Ama beynim yetmedi. Bıraktım. Şimdilerde ise kim, kimi döver? Kim, kime laf sokar gibi şeylerle ilgileniyorum. Dedem görse “Evladım şuursuz musun sen? Aklın mı yok senin? Koskoca fakültede okuyorsun, uğraştığın işlere bak!” der. Ama bence çok zevkli.

Ne zaman bir şeyler düşünebilecek kadar boş zamanım olsa, kendi kendime birilerini kapıştırıyorum. İlk başlarda, Batman mi siker? Ironman mi? gibi klasik kapışmalar yapıyordum. Zaman ilerledikçe, daha ilginç gibi olan kapışmalar yapmaya başladım. Mesela arkadaş ortamında durup dururken, “Facebook’taki Like tuşu mu olmak istersin? Yoksa Google’daki Kendimi Şanslı Hissediyorum tuşu mu?” gibi salak saçma sorular sorup, son derece gereksiz kapışamaların ve muhabbetlerin kapısını aralıyorum.

Aslında her ne kadar saçma olsa da, herkesin inceden hoşuna gittiğini, seve seve eşlik ettiğini farkettim. Ama bu kapışmaları internet ortamına hiç taşımamıştım. Her soru olmasa da, bazı sorular, insanları tanımak için güzel bir alternatif. Tamam kabul ediyorum herkese sorulabilecek türden sorular değil. Ama ne mutlu ki sürekli tespih sallayan veya Facebook’ta büyüklü küçüklü yazılarla ifade edilen gruplara üye olan arkadaşlarım pek yok. Sonuçta böyle bir soruyu,kahvede zaman geçirmeyi seven bir arkadaşa sorarsam, “Siktir git .mına koyim çoluk çocukla mı uğraşıcam” gibi bir şey der. E haklı da tabi. Yarrak haklı. Nereye haklı lan. Az biraz da eğlensin şu hayatta.

Bu olaya giriş yazısını bu kadar uzatmamın sebebi, ara ara bu kapıştırmaları yapacak olmamdı. Sonra durup dururken saçma bir kapıştırma yaptığımda “Sen ne diyorsun Allah aşkına?” diyip kalbimi kırmayın. Şimdi önce beni tanıyın. Bir kaç kapıştırma yapıp kendim yorumlayacağım. Bu arada, e ben bunu zaten hep yapıyorum diyenler olabilir. Biz de arkadaş ortamında yüzlercesini yaptık daha önce. Ama en ufak bir denge problemi olunca kalp kırıyoruz. Yani birisinin karşısına verilen rakip, aynı kulvarda olmayabilir lakin, aynı değer sahip olmalı. Bir de en sevdiğim kapıştırma türü şu; İki tane rakip seçeceksiniz ve hangisi gitsin diye soracaksınız. Gitsin dediğiniz seçenek hiç var olmamış olacak. İnsanlığa kazandırdığı her şeyle birlikte hiç var olmamış olacak. Misal;
0
+Mfö mü gitsin, Yeni Türkü mü?

-Ben ikisini de çok seviyorum. Birbirlerinden ayıramayacak kadar. Hatta ikisinin de gitmesini istemem. Yeni Türkü, Mfö gibi eğlendirebilir ama Mfö, Yeni Türkü gibi hüzünlendiremez gibi geliyor. Çok zor bir karar da olsa Mfö gitsin diyorum.
Bir tane daha gelsin:

+Michael Jackson mı gitsin, Madonna mı?

-Gördüğünüz gibi, Michael Jackson’ın ölmüş olması bir sorun yaratmıyor kapıştırabilmek için. Dünyadan tamamen silinmiş olacak. Ama bana sorarsanız, Maykıl Ceksın yanında, Madonna siktirsin gitsin.
Kapışmalara giriş yazısı olarak şimdilik bunların kâfi olacağını düşünüyorum. Bir sonraki yazı da sadece kapışmalardan oluşan bir yazı hazırlayacağım.

Evren Demirkutlu (torbaci sirin)

0 yorum: